10 Haziran 2008

bir hikaye ya hayattan ya yalandan ...

Bir sabah uyandım karşımda bir insan ve bana beni suçlayan gözlerle bakmakta. Daha gözlerimin mahmurluğunu bedenim üzerinden atmamışken bu adam bana öylece bakmaya devam ediyordu. Bir an uyanıklıkla uyuya dalma arasında "pardon neden bana öyle bakıyorsunuz ki ?" demeyi çok istedim. Ama okadar suçlayıcı bakıyordu ki bu adam bunu hakettiğimi adeta beynime kazımıştı.


Bir müddet öylece bakışmaya devam ettik. Gerçektende adamı tanımıyordum. Benle ne işi olabilir onu bile bilmiyordum. Kafamda binlerce soru bir anda dönmeye başladı ve yavaş yavaş terlemeye başlamıştım. Ama bu terleyiş soruluraın sıklaşması değildi yavaş yavaş suçluluk duygusunun iliklerime kadar işlemesinden di. Bir ara derin bir nefes aldım ve kendimi hafif toparladım. Bir anda "pardon beyfendi ne suç işledim ki bu bakışlarınıza maruz kalabildim ?" dedim.


O kadar sorulabilecek soru içinde neden bunu bulmuştum, niye özellikle bu, aslında adamın öncelikle kim olduğunu daha çok merak ediyordum. Ama gerçekten onu sormak istiyor ama bir okadar da soramıyordum. Ne olursa olsun en sonunda istemesemde bir soru sorabilmiş bir cümle sarf edebilmiştim. Adamın bakışları bu sorunun ardından yumuşamaya, hatta daha sevimli bir hal almaya başladı. Bense bu adamın aksine daha da gerilmeye dahada terlemeye başladım. Adamı bu kadar yumuşatan sorummuydu. Yoksa karşısındaki acizliğim miydi ? Bu gün bile sorarım kendime bu soruyu. Aslında adam da haklıydı. Karşısında çaresiz, daha gözündeki şişlik inmemiş, ne yapacağını bilemeyen, bir çocuk kadar savunmasız, üzerindeki battaniyeyi atamayan, bir cümle bile kuramayan, zeytin karası gözleri korkuyla parıldayan bir genç adam. Evet genç adam karşısındaydım. Yirmili yaşlarımın tüm coşkusuyla demeyi en çok istediğim andı aslında o an yirmili yaşlarımda.


Sonra yavaş yavaş artık kabuğunu yırtarcasına söküp attım üzerimdeki battaniyeyi ve doğruldum. Uyanmıştım artık birşeyler hatırlar gibiydim ama hatırlamam gereken şeyler bunlarmıydı, ya da hatırladığım şeyler neydi ? Kafamda git gide sorular artıyor ve ben daha da terliyordum. Ama bu kez terlemem korkudan değil kafamın dolmasındandı. Ben kendi çıkmazımda kaybolmuşken birden ilk gördüğümde tüm korkularımı başlatan sonrasında da yüzündeki tüm serinliğiyle içime bir rahatlama getiren o adam farkına bile varmadan yanıma oturuverdi. Sanki içimdeki soruların hepsini kendine sorup gelmiş gibi hiç kendini tanıtmadan anlatmaya başladı. En sonunda bütün sorularıma cevap verdi. Bir kaza geçrimişim. Çok küçük bir ihtimalmiş yaşamam. Yanımdaki içinse o ihtimal bile yokmuş. Bunun ardından baya zorlu bir hafta geçirmişim. Adam anlatmaya devam ettikçe ben de uyanmaya başladım ve anladım ki bir hastane odasındayım. Tüm herşeyi anlattı dedim ya biri hariç kim olduğunu hiç söylemedi.


Tüm anlattıkları bittikten sonra omzumu sıvazladı ve gitti. Sonra bana biz senin aileniz diyen bir takım insan odama girdi. Ne acıydı hiç birini tanımıyor değil hatırlamıyordum. O an kendimi gerçekten çok kütü hissetmiştim. Uzun bir süre ağladım kimsenin de karışmasını istemedim. Şimdi aradan yıllar geçti. Ben yirmili ,hey gidi yirmili, yaşlarımın sonuna gelmiştim. Sürekli aileme benim yanımda biri daha varmış ve o benim kadar şanslı değilmiş kim di o diye sordum. Ama ailem hep yalanladı sen kazayı yanlız yaptın dedi. Tek hatırlamadığım da yanımdaki kimdi.


Bir gün evimizin eski eşyalarını atarken eşyalar arasında bir resim buldum. Bu oydu bana o suçlayıcı bir o kadar da şefkatli gözlerle bakan adam. Hiç unutmamıştım gerçekten oydu. Durdum içimde okadar tarif edilemeyecek bir heycan vardıki. Sokağa çıkıp bağırmak istedim. Daha adını bile bilmediğim bir adam için. Neden derseniz o kazadan bu güne kadar bana tek samimi davranan adam oydu. Ardından annem tüm olan bitenden habersiz gözlerimdeki heycanınm farkında ama anlam verememekteyken bir anda sordu sorusunu "deli oğlan ne oldu neden bir anda böyle oldun ?". Evet "böyle oldun" gerçekten yerinde bir soruydu. O kazadan sonra ilk defa gözlerim bu kadar gülerek bakıyordu etrafa.


Ailem de farkındaydı iyi olmadığımın artık ama ben de onların benden bir şeyler sakladığının farkındaydım. İki tarafında kozları vardı hiç sürmediği ortaya. Çok devinimler yaşadım rest çekiyorum demek için ama hep o adamın suçlayıcı bakışları durdurmuştu beni bu ana kadar. Ama artık beni durduran o adam ateşleyen olmuştu.


Sonunda o soruyu ve bütün geçmişimi aydınlatacak soruyu sordum. Bu adam kim ? Annem resmi görünce bir anda sallanmaya başladı. Neredeyse düşecekti. Fenalaştığını farkettim ve sakinleşmesi için bir bardak su getirdim. Suyu sessizce içti bir müddet öylece yere baktı. Bir an başını hafifçe kaldırdığında fark etti. Artık resti çekmiştim ve bunun o da farkındaydı.


Durdu durdu ve bir anda söylemek daha keskin olur ve daha kolay söylenir diye. Durdu ve "O ... O senin ABİN " dedi. Bir anda fotoğraf elimden düştü. Gözlerimden yaşlar düşmeye başlamıştı. Yapboz tamamlanmıştı. Geçmişimde karanlık bir nokta kalmamıştı artık.


Kazada yanımda olan ve ilk gözümü açtığımda hayatına mal olmuşluğumun suçluluğuyla bakan ama ardından bir abi şefkatine yenik düşen abimmiş yanımdaki ...


unknown

(Bu hikaye öylece sadece içimden geldiği bir anda yazdığım bir hikayedir. İçimden gelirse yeni hikayeler yazmak dileğiyle ...) Okuduğunuz için teşekkürler...