29 Eylül 2008

uzun hikaye uzun yolda çekilmez (BÖLÜM 3)

BÖLÜM 3
Evet sonunda biraz olsun toparlanabilmiştim. kapının önünde fısıltılar duyuyordum. pek anlam veremedim fısıltıların kaynağına. çok da gerek yoktu anlam vermeme. fısıltı kaynağından biri ,eniştem, direk odaya daldı. yüzüme biraz daha iyimisin diyen bir ifadeyle, yemeğe inip inmeyeceğimi sordu. bende onaylayan bir bakış attım. bu bakışmanın ardından eniştem aşağı indi.

biraz daha toparlanmış biraz daha uyanmıştım. aşağı indiğimde bizimkiler hala fısır fısır konuşmaktaydı. bende pek umursamadım. tam ayrıntyıları yemekten sonra eniştemden öğrenir ne yapabiliriz diye bakarız diye düşündüm. acıkmıştımda yemeğe verdim kendimi. yemek boyunca konuşmadım hiç, bizimkiler de pek gerek görmedi konuşmaya aslında.

yemeğin ardından eniştemi kaptığım gibi dışarı çıktık. eniştem en ince ayrıntısına kadar olayı anlattı. olaydan kurtulma ihtimalimiz var dedi eniştem. bir kaç durumdan bahsetti bana. benim de aklıma yatmadı değil. ardından bunları uygulamasıydı birtek eksik kalan.

tabiki de uyguladım hoşnut olmayan insanlar oldu tabiki de ama onlar için kendimi yakamazdım dedi ve sustu.

---ooo---
elindeki içki kadehini tamamiyle içti bir müddet sustu. anlatılacak şeyler değildi ya da ona göre hareketler değildi yaptıkları. ne olursa olsun anlatmak istememekteydi. bende üzerine pek gitmedim. bir duble daha içince hafiften çakır keyif oldu. tebessüm etmeye başladı en azından. ben de lafı değiştirdim. bu hoş olmayan konuyu daha da uzatmaya gerek yoktu sonuçta.

ee hep benden konuşuyoruz halil sende neler var biraz da sen anlat dedi. o da artık bu konulara girmek istememekteydi anlaşılan.

sanki bende halilin bayrağı bana vermesini bekler gibi bu lafı duyunca nefes almadan konuşmaya başladım. ne olsun be selim ben de erzurumdan kalktım geldim işte. mühendislik biraz olsun istediğim bir ihtisastı dedim. ama tam olarak da ne istediğimi bilmeden geldim. sorsan şimdi biliyormuyum diye hala eminim diyemem.

bende pek öyle şeyler yok ki be selim dedim. hayatım belkide sıradan geçtiği için bu yolculuğa karar verdim dedim. aileme gelince aile bağlarım pek sıkı biri değilim dedim. bunu duyunca pek benimsemedi tabi. bende anlayış gösterdim sonuçta babaya karşı gelinmeyen bir kültürde yetişmiş biri için şaşırtıcı bir yaklaşımdı. gerçi bu zamandan sonra aile hakkında söylediğim her yaklaşım çok garibine gitmişti ama bende böyle bir kültürden gelmiştim bu konularda anlayışlı olabilmişizdir hep.

gerçekten selimden önce benim kendime sormam gerekenler vardı. pek bir ailem olmamıştı. bir çekirdek aileydik aslında anne baba bir de kardeş. ama tablo ben kendimi bildim bileli hiç bir zaman tam bir tablo olmamıştı. ilk zamanlar biz rahat bir aileyiz diye düşünmüştüm hep. ama sonra bir şeylerin yanlış olduğunu anlamaya başlamıştım. fakat bi süreden sonra bir şeyleri değiştirmek o kadar da kolay olmuyor aslında.

tabi bunları selime de anlattım hafiften. o da fazla deşmedi çünkü konuşulabilecek bir konu değildi. ben bile kendi hakkımda pek fazla şey söyleyememekteydim.

---ooo---

bu arada otobüs saati de yaklaşmıştı hesabı isteyip kalktık. hafif demlenmek ikimizede iyi gelmişti. sanki senenin yorgunluğunu o gece atmıştım. terminalden otobüse bindiğimizde uykum da gelmeye başlamıştı.

en son hatırldadığım bir hopa otobüsüne bindiğimizdi tabi saat gecenin üçüydü. sabah yedi gibi uyandın ben tabi daha hopa'ya gelememiştik fakat yine ilerde bir kasaba gözüme çarptı. selim de o ara uyanmıştı. onun inmek isteyip istemediğini sorgularcasına baktım yüzüne. ama benim de pek niyetim yoktu. ikimizde şehir merkezine gitmeyi daha mantıklı bulduk.

---ooo---

şehir merkezine vardığımızda tabiki ilk işimiz bir çorbacı bulmak oldu. çorbacı da güzel bir kahvaltının ardında uyanmaya başladım hafiften. sonra bir kahveye oturup ne yapacağımıza karar verelim diye düşündük. hem kahvedekilere burlarda neler var nerelere gidebiliriz diye sorarız diye düşündük.

gölge bir yerde hoş bir kahve bulduk. çaylarımızı içerken ben de yolda aldığım gazetelere göz atmaya başladım. ilgimi çeken pek bir haber yoktu. sonra kafamı kaldırdığımda selim iki amcayla muhabbete girmişti bile. yaptığı araştırmaların neticesini hemen bana aktarmaya başlamıştı.

bulunduğumuz yere yakın bir yayla varmış. bu hafta yayla da şenlikler varmış. orada kalacak pansiyon da varmış. aynı zamanda çok güzel kaplıcalar da varmış diye. bir bir nefes almadan anlattı tabi bana.

banada mantıklı geldi gerçi erzurumlu olduğumdan yayla kültürüne alışık olduğumu düşündü ama. çocukluğumdan beri erzurum dışında yurtlarda tahsil gördüğümü bilmediği için haliyle kim olsa öyle düşünürdü. tabi ben onayladığım benim de böyle birşeyi merak ettiğimi duyunca sevindi selim baya.

sonra yaylaya nası ulaşabileceğimizi giderken neler almamız gerektiğini bir bir amcalar anlattı bize. bu ön bilginin ardından eksiklerimizi tamamlamak için çarşıya gittik. yayla da beğenirsek iki ya da üç gün kalma niyetimiz vardı. zaten amcalar da en az iki gün kalın yoksa bir şey anlamazsınız diyince bizim de kafamıza yattı hemen. zaten günde bir araba varmış en az zaten bir gün kalabiliriz dedik.

eksikleri tamamlayıp öğlen sonu olan araca yetiştik. arac yolculuğu baya korkutucu geçti. her yerde heyelan tehlikesi yazan tabelalar vardı. yollar aşırı derecede sapaydı. ama iki saat süren yolculuğun sonunda yaylaya vardık...

(bu bölüm biraz ara geçiş oldu. arayı soğutmamak belkide... ama bir sonraki bölümde kendimi affettirmeye çalışacağım yorumlarınızı bekliyorum ....)

11 Eylül 2008

uzun hikaye uzun yolda çekilmez (BÖLÜM 2)

BÖLÜM 2

selim'i gördüğüme ilk defa bu kadar sevnmiştim. hoş beş bir selamlaşmanın ardından tabikği okey oynamaya başladık. önümüzde aslında uzun bir tatil vakti vardı ama biz daha okey masasında başlamıştık ne yaptık ne yacağızlara. selim daha tatiline yeni başlamış bu gün gelmiş otogara gelmeden bu kasabayı görünce ben burda incem deyip inmiş. içime doğdu aslında burda inmek demeyi de ihmal etmiyor.

ardından tabi ki bu keyifle okey de kasabalıları baya farkla yendik. ardından selimi görünce benim denize gitme düşüncem ortadan kalktı tabiki. ardından selime kasabayı bilen olarak gezdirmeye başladım. gün boyu etrafı gezdirdikten sonra gece şehir değiştirmek için ilçe terminaline doğru yola çıktık kasabalının çoğu uğrulamaya bile geldi. gerçekten iki gün boyunca hoş vakit geçirmiştik.


---ooo---

ilçeye gittiğimizde hemen terminale gitmektense iki tek atmak daha mantıklı geldi ikimize de olacakki böyle bir teklifte bulunduğumda selim hiç itiraz etmedi. deniz kenarında hoş bir meyhane bulduk. bir yandan dalga sesleri değer yandan da hafif hafif gelen kemençe sesleri geceyi daha da tatlılaştırmıştı. artık tatilimden keyif almaya başlamıştım. hafiftyen de içince selminde benimde çenem düşlmüştü tabi. başlamıştı selim anlatmaya;

bu güne kadar selimin nereli olduğunu hiç sormamıştım. böyle şeylere takan bir insan değilim belkide ondan. ama sarı hafif yanmış teniyle akdeniz ikliminden olduğunu anlamak pek de güç olmuyordu. yanılmamıştımda. bu güne kadar da böyle konuşmamıştık hiç selimle. geçmişini pek de bilmiyordum. durdu durdu ben hatay lıyım halil dedi. bi an duraksadım. neden bunu vurgulamak istediğini anlamamıştım. neden böyle dedinki selim diye sordum tabiki. o da zaten başlayınca konuşmaya devam etti tabiki. ben dedi pek konuşan pek aktif biri değildim hatayda dedi. benim ailem o kadar da yenilikçi değildi. pek paylaşımım olamad kendisiyle. ankarada da ihtisasa gelme isteğimin başında biraz da olsun kendi ayaklarımın üstünde durmak vardı. bu sebeple ailemin direttiği benim se okadar da hevesli olmadığım bu bölümü seçmeyi bile göze aldım.

geldikten sonra bölümden hoşlanmıştım ama daha çok hoşlanacağım güzel sanatlara gitmeyi hala da isterim. bu sebeple sanatla alakalı topluluklara katılarak bu isteğimide kapatmaya çalıştım. tabi ben sesizce ve devam etmesi için onaylayan bakışlarla bakıyordum. biraz da sanki ben nerelerden sıyrılıp geldim demeye çalışıyordu. taktir edilmeyecek gibi de değildi. gerçekten böyle bir ailenin içinden çıkıp gelebilmek. hatta sevmediğim bir bölümden hoşlanabilmek zamanla, kolay işler değildi bunlar.

bi kere açılmıştı selim deam ediyordu. sen le de arkadaşlığımız bu ortanmlarda pekişti be halilim dedi ve devam etti. aslında çok da iyi olmuş aynı bölümdeydik ama o kadar da muhabbetimiz yoktu yani. sonra ihtisasım başarılı bir şekilde devam ediyordu. yavaş yavaş bölüme de alışmaya başlamıştım. hayat güzeldi anlayacağın. hatta bir kızdan hoşlanıyordum gerçi açılamamıştım daha ama o da yakın duruyordu bana be halil dedi ve devam etti. biraz yüzü ekşidi kötü bir şeyler olduğunu sezdim hemen araya girdim. daha ne istiyorsun işte dostum hayat tıkırında gidiyor işte dedim. demez olaydım.

---ooo---

herşey yolunda dedi suratıma o kadar acıyla baktı ki. içim acıdı. hiç bir şey diyemedim. ben de ona geliyordum işte dedi. tam hayat yolunda gidiyor dediğim anda bir anda ailem memlekete çağırmasıyla hayatımda yeni fırtınalar çıkacağını nerden bile bilirdimki. hiç bir şey bilmeden hataya gittim. hatta o kız var ya hoşlandığım terminal de beni yolcu bile etti. böyle mutlu bir halde bindim otobüse. güzel bir uyku sonunda hataya vardım. terminalde sade babam karşıladı beni. normalde annem le eniştem de gelirdi hep. kötü bir şeyler olduğunu düşündüm ilkten. ama ne biliyim hazırladıkları tuzağın koyunu olduğumu. annem nerde diye sorduğum da da babam "evde senin için hazırlık yapıo" demezmi gülerek.

derken eve vardık. annem kapıda karşılamıştı. kaymak gibi olmuşsun dedi. hep adetimdi. memlekete gitmedfen temiz tıraş olurdum. etraftakilerle olsun ailemle olsun gereksiz tartışmalara girmekten çekinirdim. pek bir paylaşımım olamyan insanlarla gereksiz muhabbetlerden çekinirdim. ama nerden bilebilirdim ki annem bu sözleri hazırladıkları tuzak için söylemiş olsun.

çardak daha serin olur idye annem o tarafa yönlendirdi bizi. babam la oturduk. babamın suratında sinsi bir gülümseme vardı. ardından eniştem geldi. eniştem bababama nazaran bana biraz daha yakın. beni biraz daha dinleyen saygı gördüğüm biriydi. sanki bana birşelyer anlatmaya çalışır gibi imalı imalı bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. ailevi konularda tek eniştem yanımda olurdu. ama yol yorgunluğumu dur nedir anlamamıştım pek.

derken bir kız elinde ayranlartı koyduğu bir tepsiyle yanımıza geldi ayranı ikram edince teşekkür ederim dedim aldım. babamın sinsi gülüşü bi kat daha arttı. bu kız kim diye sorduğumda. babam tanışırsın illaki demesinmi. ben hafiften yol yorgunluğumu üzerimden atınca tabi. eniştemin biraz önce söyledeği lafları kavramaya başladım. bu kız benle tanıştırıp evlenmeyi amaçladıkları kızdı. bir yandan da beni hataya bağlamak için kozlarıydı. çünkü ihtyisasım seneye bitiyordu. hataydaki sağır ve dilsiz biri bile benim hatay da yaşamayacağımı biliyordu.

böyle bir koz sürecekleri hiç aklıma gelmemişti. şok olmuş durumdaydım. surat ifadem tamamiyle değişmişti. artık anlamıştım açık şekilde. ailemin uygun gördüğü bir kızla evlenmem şart koşulmaktaydı. oralarda babanım dediğine karşı gelinmezdi. istemediğim bir fakülteyi de bu sebeple yazmıştım. ama bu durum karşı gelinmeyecek gibi değildi. sinirlenmeye ve ardından titremeye başlamıştım. durumu fark eden eniştem, olaya hemen müdahele etti. sen yol yorgunusun ta ankaradan geldin. bi yol dinlen yat dedi ve koluma yapışı kaldırdı beni masadan. yol boyunca birşey söylemedi. odama götürdü yatağın üstüne koydu. güzelce bir yat kafanı bir toparla. hele bi akşam ola yoluna girer herşey dedi gitti. bu sözleri beni sakinleştirmedi hiç elbette. aşırı derecede sinirliydim. gözüme uyku girmiyordu. ama yol yorgunluğu sızmışım. uyandığımda akşam olmak üzereydi ...


(yorumlarınızı beklemekteyim teşekkürler ...)

8 Eylül 2008

uzun hikaye uzun yolda çekilmez (BÖLÜM I)

uzun zaman oldu yazmayalı ...

farkındayım ama estiği zaman yazan biriyim bilmiyorum aslında pek de yazacak modda değilim ama niyetliyim bu kez (:

bu kez bölüm bölüm kısa bir hikayedense uzun bir hikaye ye dalmak istiyorum. nekadar başarılı olabileceğimi bilmiyorum belkide gelen geri bildirimlerle ilk bölüm son bölüm olur fakat en azından denemek istiyorum.

BÖLÜM I

bu sabah kalktım. acele acele hazırlandım elbiselerimi giydim ve okulun yoluna düştüm. herzaman olduğu gibi derse geç kalmıştım ama hocanın beni derse bu kez alacağına dair nedense bir düşünce vardı içimde. hızlıca otobüse atladım. okul yolunda , aslında okadar uzun da bir yol değil ama geç kalınca yollar daha da uzuyor, garip düşüncelere daldım.

ara ara aklıma esen bazı olaylar bazı aksiyonlar vardı. bunları pek tanımlayamamıştım ama başladığında içime korku doluyor ve uygun bir ortamdaysam gözlerimi kapatıyordum. Uygun ortam gerçekten gerekli oluyordu çünkü korkudan değişik surat ifadeleri alıyordum.

bu kez uygun bir ortamda da değildim otobüsteydim. bir kere otobüste bu olayla karşılaştığım zaman gözlerimi açtığımda insanların garip bakışları karşılamıştı beni. bir yandan da düşünmeden edemedim garip olan bendim aslında.

bu kez hem geç kalmışlığın telaşıyla pek bir korkutucu olmamıştı ve rahat bir şekilde atlatmıştım.

sonunda otobüsten indin okula doğru koşar adımlarla yürürken bir yandan da simitçiden aldığım simitle alel acele kahvaltı yapmaya çalışıyordum.

geç kaldım dememe rağmen aslında beş dakika geç kalmıştım. utangaç bir yüz ifadesiyle içeri girdim. içimden bir his hiç girme diyordu ama pek kulak asmadım. derse girdim o herzamanki sınıfı titreten hoca bu gün nedense pek bir yumuşak karşıladı beni. "Geç evladım otur" diyişinde ayrı bir sıcaklık vardı. ben de efendi gibi sessizce arka sıralardan birine selim in yanına oturdum. selim herzamanki gibi haldır huldur not geçiriyordu bense notlardan ziyade sanki ders değil de köy kahvesine gelmiş gibi önce bir yayıldım. biraz önceki ciğerci kedisi ruh halini hemencecik attım üzerimden.

asıl derse yetişme niyetim yavaş yavaş ortaya çıkamya başladı tabiki. dün yaşananları selime anlatmalıydım. anlatmalıydım çünkü benim için önemli olaylardı. ama selim de hiç oralı değildi. notlar la boğuşuyordu. tabi ben rahat durma huyumu yanımda taşımadığım için çocuğu dürtmeye hemencecik başladım. selim de oldum olası sanki nefret ediyormuş gibi bu not tutumaktan iki dürttümmü hemen bırakır bana dönerdi. tabi herzamanki gibi yine öyle oldu.

------------ooo------------

selim selim dedim de ben selimle lisansın ilk yılının sonlarına doğru bi öğrenci gecesinde tanışmıştım. kenidisine de demiştim o gece aslında pek kanım kaynamamıştı kendisine. oda hak verir bana, çünkü onunda bana kanı kaynamamıştı. ama sonra nasıl olduysa ortak paydalarımızın ya da ilgi alanlarımızın fazlalığından dolayı bir birimizi gördüğümüz ortamlar giderek artmaktaydı. hatta tatil yöresi seçimimiz bile aynı olmuştu zaten büyük dostluğumuz bu tatilden sonra başlamıştı.

------------ooo------------

bu sefer tatil amaçlı karadeniz tarafını tercih etmiştim daha sessiz daha sakin yerler arama niyetindeydim bu yaz nedense. belkide lisans beni aşırı derece de yormuştu bu da bir etkendi. arada da duraklamadan yorucu bir staj evresi geçirmiştim. ardından tabiki karadeniz seyahatine ,ki düşüncem iki haftalıktı, başladım.

ilk başlarda bu geziye yanlız çıkmayı çok istedim. ama üçüncü dördüncü günden sonra iyice sıkılmaya başlamıştım. köy kahvelerinde zaman geçirmeye ordaki insanlarla konuşmaya başlamıştım. bu durumdan gerçekten hoşnuttum ama bir yol arkadaşı aramaya başlamıştım.

tatilimin beşinci günüydü kasabadaki pansiyonda yatağın içinde dolanıyordum. hem biraz tembellik yapmak istedim hem de hafiften sıkılmaya başlamıştım nedense. Aslında hayalini kurduğum bu gezi neden beni böyle daha ilk hafta bitmeden bezdirmişti bilmiyorum.

tabi dolanmaktanda sıkılınca kahvaltı yapmaya kasaba meydanına gitmek için kalktım. belkide öğleden sonrada keyfim olurda denize gidersem diye eşya da yanıma alıp çıktım. tabi bu kasabadaki ikinci günümdü. kasabalılar da çok sıcak kanlılardı ve güzel bir gün geçirmiştik. kahvaltmı yaparken bir yandan dün tanıştığım bu gün rast gelen insanlarla da muhabbet etmekte yöre hakkında da eksik kalan diğer bilgileri almaktaydım. bu arada kahveden "genç okeye dördüncü olurmusun ?" diye bir soru duyunca hoşuma gitti. neden olmsın diyerek daldım içeri ve selimin de okey oynayan takımda olduğunu ve de onunda tatil için bu kasabaya bu gün geldiğini görünce bir anda tatilimin daha yeni başladığın düşündüm. artık yolculuk arkadaşımı bulmuştum. önümde çok güzel bir on gün vardı. bu tatil aynı zamanda da bana bir dost kazandırmıştı ....