29 Kasım 2008

uzun hikaye uzun yolda çekilmez (BÖLÜM 5)

BÖLÜM 5

sabah uyandığımda masmavi bir gökyüzü pencereden içeri girmişti bile. sanki hafifçe yüzümü okşuyordu odanın içindeki serin esinti. tam olarak saatin kaç olduğundan emin değildim ama alacakaranlık sanki yeni yeni geçmiş gibiydi. ayın solgunda olsa varlığı seçilebiliyordu. gökyüzü okadar maviydiki bir denizmişcesine dalmak ilk aklıma gelen olmuştu.

biraz uyanır gibi olduktan sonra saate bakmak için biraz doğrulduğumda farkettimki selim de kıpırdanmaya başlamış. saate baktığımda saat daha yediyi gösteriyordu. öyle şaşırmıştımki sanki günlerdir yatıyor gibi tatlı gelmişti bu uyku bana. kendimi hiç bu kadar dinç hissetmemiştim. belkide bu dinçlik biraz da kafamın rahat olmasından kaynaklanıyordu. lisans ihtisasım süresince pek böylesine durup dinlenme imkanım olmamıştı gerçekten.

yatağın içinde dolanmaktan sıkılınca hafifce doğrulup yorganı üzerimden attım. ama her nekadar bir hışımla kalkmış olsamda. bir an soğuk hava karşısında vazgeçer gibi olmadım değil. gün doğmasına rağmen hava da yine de hissedilecek bir soğukluk vardı gerçekten. ben de pek yılmadım hani de yine de üzerime bir hırka aldım. biraz dışarı çıkıp yürümek istedim daha kahvaltıya çok vardır ve de kimse daha kalkmamıştır düşüncesiyle. dışarı çıktığımda farkettimki herkes ayaklanmış. sanki en son kalkan selimle benmişim gibi düşündüm.

sedatın çıktığımı görünce kardeşi gamze'ye beni işaret ettiğini farkettim. bir şeyler de mırıldanıyordu ama tam anlamadım. artık ne dediyse gamzenin yanağında hafif bir gülümseme belirdi. bende nezaketen gülümseyip kafamı salladım. sonra yanlarına yanaşmaya başladım. günaydın dedikten sonra dayanamayıp sordum tabikide gülümseyişinin sebebini. gamze biraz mahçup olmuştu bir anda sorunca. tabi sonradan bende işi dalgaya vurunca oda pek üstüne düşmedi. ama gülümseyişinin sebebi benim ilk geldiğimde minübüsten inerken ki baş dönemem olduğunu anca yayladan ayrılırken söylemişti.

sedata nasıl bir program olduğunu sordum. aslında baya da acıkmıştım. oda anlamış olacak ki. daha yemeğe yarım saat kadar var ateş yakılacak daha biz de biraz bu zaman içinde biraz dolanmayı etrafı gezmeyi düşünüyoruz. bu saatlerde hava çok yumuşak olur burda gezintiyi bu yumuşaklık daha tatlı hale getirir. sende bizle birlikte gelmek istersen mutlu oluruz diyince. hiç düşünmeden tabi neden olmasın dedim. gerçekten hava okadar yumuşaktıki. bir ara kahvaltıyı unutmuş yürürken gamzenin uyarmasıyla bayadır yürüdüğümüzü fark ettik. tabi dönüş yolculuğu da gidişimiz kadar güzeldi. birazda etrafımızdaki insanlarla tanışmak hoş olumştu. kendimi burdaki insanlardan biri gibi hissediyordum sanki.

kahvaltı için döndüğümüzde selimde uyanmıştı insanlarla sohbet ediyordu. bizi görünce bize doğru yöneldi. onunda uykusunu aldığı güzelce dinlendiği yüzünden okunuyordu. nereye gittiniz bakalım kaçaklar diye biraz takıldı fakat söyleyişinde alınganlık yoktu pek bende aynı alaycılıkla sürtüyoruz işte diye cevap verdikten sonra kahvaltımızı yapmak için masalara yönelmeye devam ettik.

kahvaltı sırasında bir ara hiç doymayacağımı düşündüm. ömrümde bir daha orda yediğim giibi yiyemedim hiç istesemde. böyle bir atmosferde doyduğunda bile insan sofradan kalkmak istemiyor gerçekten.

akşama kadar yaylada gençlerin geleneksel oyunlarına katıldık. birlikte baya uğraştılar ilk başta bize öğretmek için. zaten biz horondaki becerimizi burda da gösterdik hemencecik kavradık oyunları.

tanıştığımız insanlardan bir kaçının ankarada ihtisasını yapmakta olduğunuy öğrenince sevindik baya. ankarada da kendileriyle görüşme imkanımız illaki olurdu diye düşündüm. ki gerçekten de öyle oldu hala onlarla görüşür hoşça vakit geçririz. hatta artık karadeniz gecelerinin horon çeken müdavimleri arasında sayılırız selim ve ben.

bu tatilimde güzel şeylerin çabuk bittiğini anlamıştım birazda. gerçekten zaman okdar hızlı geçmiştiki. çekmiş olduğumuz onca fotoğraf olmasa. bukdar şeyi bu kadar kısa sürede yapabilceğimize ben bile inanmazdım. ama yapmıştık dolu dolu iki gün geçirmişitik. bir sonraki günün sabahında ayrılmanın hüznü kaplamıştı içimi. tatilimiz biraz daha uzun olsaydı hala kalmayı düşünmekteydik ama tatil süremizin de sonuna gelmiştik artık. sabah yarı hüzünlü bir vedalaşmada olsa gülen gözlerle vedalaştık birbirimizden. çünkü gerçkten vedalşmadığımızı hepimiz biliyorduk. tam minübüse binerken gamze kulağıma eyilip gülümsemesinin sebebi söyledi birazda utangaçlıkla gözlerini kaçırarak. ben de utanmasını sonlandırması için eğilip ben olsam kahkahayı basmıştım diyerek utanılacak bişey olmadığını belirttim.

yolculuk boyunca bir yandan etrafı izkledim bir yandan da minübüstekilerle muhaabete kaldığımız yerden devam ettim. selimde çok memnun kalmıştı bu yayladan ama üzerine tatlı bir yorgunluk çökmüştü. benim de pek dinç olduğum söylenemezdi hiç oturmadan dolu dolu iki gün geçirmiştik. hep hatıramda kalacak olan iki gün.

şehre indiğimizde saatde öğleni geçmişti biraz da şehri gezip akşama da artık ankaraya dönme vakti gelmişti. dönüş vaktinin gelmiş olmasının hüznü çökmüştü üzerimize. buyüzden belkide pek fazla dolanmadan deniz kenarında bir yere çekildik hemen bir iki kadeh parlatmak için. bir iki saat neler yaptıklarımızı birbirimize anlatarak geçmişti. her şeyi birlikte yapmıştık fakat birbirimize anlatmak bile tatlıydı. artık yolculuk vakti gelmişti. biletlerimizi şehre inince almıştık zaten vakit yaklaşınca ilçe terminaline doğru yöneldik.

otobüste yorgunluktan hemen uyumuşuz zaten bir iki molalarda uyanır gibi olduysamda içkinin etkisiyle deliksiz bir uykuyla yolculuğu bitirdik. gözlerimi açtığımda elmadağ dan aşağı doğru iniyorduk. gün çoktan doğmuştu. sonunda ankaraya dönmüştük. karadenizden sonra ankara, ankaranın dumanlı gökyüzü kabus gibi gelmedi değil. ama ne olursa olsun burda da ihtisasım vardı ve de mutluydum...


....

2 yorum:

Turgay dedi ki...

efendim bi bölümü daha bir çırpıda okudum. yenisini alalım (:

unknown dedi ki...

yenisine soğutmadan benim de niyetim yok değil hazır kahramanlarımız tatili bitirmişen birazda günümüze dönmekte yarar olabilir... (: